Blogger tarafından desteklenmektedir.

Bir garip yolcu: Balıkesir-Bayramiç-Akçay

by - 16:00

Bir garip yolcu: Balıkesir-Bayramiç-Akçay

Planlanan fakat bir o kadar spontane devam eden küçük çaplı bir gezi yazımla sizlerleyim. Takip edenlerin bildiği üzere Gazetecilik öğrencisiyim. Haber yapmak uğruna en yakın arkadaşımla çıktığımız Balıkesir yolculuğunda kendimizi ardı arkası kesilmeyen yollarda bulduk. Ben de bu amacının dışına çıkan ama çokta güzel olan ufak geziden notları bu yazıda sizlerle paylaşacağım. İki güne ne kadar aktivite sığdırabilirsek o kadar sığdırdığımız ve olur da sizinde yolunuz düşerse buralara hazırlıklı olun diye rehber niteliğinde olsun istiyorum.

Sabiha Gökçen Havaalanı'ndan başlayan yolculuğumuz 1 saatin sonunda Balıkesir Koca Seyit Havaalanı'nda sonlandı. Buradan servis ile Akçay'a geçtik ve ufak çaplı bir kaybolma sonunda kalacağımız yere ulaştık. Ertesi gün sabahın ışıkları ile koşturmamız da başladı. Haberi yapacağımız yer olan Bayramiç Çanakkale sınırlarına yakın kalan bir yer. Akçay'dan buraya ulaşmak ise sandığımızdan çok meşakkatli oldu. Öncelikle Akçay Otogar'dan Ezine'ye geçmemiz gerekiyordu. Oradan da Bayramiç otobüsleri ile gideceğimiz yere ulaşmamız gerekiyordu. Bunların hepsini yaptık ve 2 saati geçen bir yolculuk sonunda Bayramiç'teydik. Çarşamba günü köy pazarı kuruluydu, köylü tam bizim indiğimiz yerde toplanmış mallarını satmaya çalışıyordu. Kimi ise çoktan bitirmiş paralarını sayıyordu :) Haberi yapacağımız yere ulaşımın olmadığını öğrendik ve bulunduğumuz yerde keşfe çıktık. Bize Mehmet Akif Ersoy'un evini ve Hadımoğlu Konağı'nı söylediler. (Bu arada taksiciler burada kesinlikle taksimetre açmıyor. Kafalarına göre tahmini rakamlar söylüyorlar. Bu konudan oldukça çektik. Buna da aşağıda özel olarak değineceğim.) Bu iki yerden ilk durağımız Mehmet Akif Ersoy'un evi oldu. Resmi açılışının yaz aylarında gerçekleşeceği ve düzenlenmesi devam eden müzeleştirilen evi ve milli şairimizi burada gönüllü olan Uğur Bey'den dinledik.

Mehmet Akif Ersoy'un evi - Bayramiç



Bayramiç'te çocukluğu geçmiş olan İstiklal Marşı'nın mimarı Mehmet Akif Ersoy'un evi müze olarak kapılarını açmaya hazırlanıyor. Evin eşyalarının, bal mumu heykellerin bulunduğu ve çeşitli tarihi bilgilerin olduğu iki katlı bir ev. İçeriye girdiğimizde burada gönüllü olarak çalışan ve kendini bu evin yapımına adayan Uğur Bey ile tanıştık. Biz eve adım attığımızda merdivenler kaymasın diye kilim parçaları yapıştırıyordu. Alt katta ki iki odaya göz atarken "Ben size anlatayım yoksa iki kapı kolu görüp buradan ayrılırsınız" dedi. Alt katta bulunan iki odadan ilkinde Çanakkale Savaşı'nı bizlere anlattı. Odada tarih notları ve bir kabartma harita vardı. Giriş kattaki diğer odada ise evin eski halılarını serili olarak gördük. Üst kata çıktığımızda soldaki ilk oda da Mehmet Akif'in annesinin,babasının ve kendi küçüklüğünü temsil eden heykeller ile karşılaştık. Uğur Bey yazarın 11 yaşına kadar olan süreçte 7 yılını bu evde geçirdiğini söyledi. Bu odanın karşısında yer alan oda da ise Mehmet Akif'in bildiğimiz halinin bir bal mumu ile karşılaştık. Bu heykel elinde ki damarlara değin ince işçilikle oluşturulmuş ve masasında elinde kağıdıyla oturan Mehmet Akif ile yüz yüze gelmişsiniz hissi uyandırıyor. Gözlerimi heykelden alamazken Uğur Bey eline Safahat'i aldı ve şairi seslendirmeye başladı. Tam o anda büyülenmemek gerçekten elde değildi. Arnavut aksanı ile dizeleri okurken Mehmet Akif'i hayranlıkla dinledik. Daha sonra Mehmet Akif'i ve evin yapım aşamasını daha detaylı dinledik. Dinlemekten öte Uğur Bey'in azmine ve sevgisine tanıklık ettik. "Sizi sanki yıllardır tanıyor gibiyim" sözleri de aslında ne kadar içten bir insan kazandığımızın özetiydi.









Oradan çıktıktan sonra Hadımoğlu Konağı'nı ziyaret etmeye karar verdik. Fakat çok gariptir ki kapısında kilit olan konağın kapısında yazan numarayı aradığımda "Kalabalık değilseniz başka zaman gelin" tepkisi ile karşılaştım. Oldukça garip değil mi? Fazla üstelemedik ve köyün pazarına indik. Burada gezdikten sonra yine otobüse bindik Ezine'ye geçtik oradan da Akçay'a vardık.

Akçay sahil


İşlerimizi halledemememiz birde üstüne saatin geç olması sonucu fırsat yaratıp Cunda'ya veya Bozcada'ya geçemedik. Mecburen Akçay'a geri döndük. Otogarın  hemen karşısında yer alan Yasa Avm'de bir umut yemek yeriz diye girdik. Fakat oldukça küçük ve alternatifi az olan bir alışveriş merkezi. İçerisinde yemek yenecek tek bir yer birde Starbucks vardı. Mağazalar arasında da Hummel, Defacto, English Home, Sportive gibi markalar vardı. Outlet olması sebebiyle fiyatlar oldukça uygundu. Yolu düşen olursa Akçay yakınlarında bir göz atabilir. Burada da umduğumuzu bulamayınca Akçay'a geri döndük. Güneşin batışına ramak kala sahilde tur attık ve kaldığımız yere yakın olan Ömür Restaurant'ta yemek yedik ve sahile yeniden indik. Sahili Akçay'ın yazlık bir yer olması sebebiyle pek canlı değildi. Kordon boyunca da birkaç yemek yenecek yer birkaç nargile kafe vardı. Olabildiğine büyük olan Mado'yu da atlamamak lazım tabi. Kahvemizi içtikten sonra günün yorgunluğu ve hayal kırıklıklarıyla odamıza döndük. Sabah olduğunda gözümüzü yine sokaklarda açacaktık. Önce Edremit, sonra Ayvalık ve son olarak Cunda'ya uzanan bir yolculuk sonrasında iki günlük maceramızın en can alıcı kısmına varacaktık.


Balıkesir adına kısa ve öz birkaç önemli noktayı sizlere ayrıca söylemem gerektiğini düşünerek, hatta bunu boynumun borcu olarak niteleyerek belirtmek istiyorum.

  • Öncelikle gitmeden önce ne amaçla ve nereye gideceğinize dikkat edin. Tatil amaçlı gitmiyorsanız ve bizim gibi gezmek istiyorsanız kesinlikle Akçay'ı tercih etmeyin. Uzun otobüs yolculuklarında zamanınızı yersiniz benden söylemesi. Ya Edremit yada Ezine'de bulunursanız sizin için daha rahat olacaktır. Ben tatil için gidiyorum derseniz de, Akçay, Altınoluk gibi yerlerini tercih etmenize bir şey diyemem tabi ki.
  • İkinci olarak taksiciler konusunda bir uyarı yapmak istiyorum. Kesinlikle taksimetre açmıyorlar ve kafalarına göre fiyat veriyorlar. Hele ki sizin yabancı olduğunuzu anlarlarsa örneğin 30 kmlik yola 200 tl gibi bir fiyat verebilirler. Ya kendi arabanızla gidip gezin, yada turlarla gezilecek yerlere gidin. Zira araba kiralama konusunda da başımızın ağrıyacağını söyleyen arkadaşlarımız oldu ve oldukça bozuk yolları var diye biz rent a car işine girmedik. Sonradan pişman olsak da, var olan paramızın çoğunu yollara versek de bu hamleden kaçındık. 

İki günlük bu ufak iş için başlayan fakat sonradan bari gezelim dediğimiz gezimizin son gününü Cunda'ya ayırdık. Cunda'yı o kadar çok sevdim ki ve anlatacağım o kadar çok şey var ki, ayrı bir yazı yazmak istedim. Bir güne sığdırdıklarımız bunlar oldu. Bir sonra ki yazıyı da uzatmadan en hızlı şekilde paylaşacağım. Umarım gitmek, görmek isteyenler adına yol gösterici, aslında önden biraz olsun uyarıcı bir yazı olmuştur. Ben her şeye rağmen keyif aldım. Yanınızda en yakın arkadaşınız varsa zaten tüm tatiller güzeldir değil mi ? :) Cunda yazısında görüşmek üzere. Mutlu hafta sonları :)

Zeynep Yağmur ÖNCEL

You May Also Like

0 yorum

Instagram